Son günlerde Türkiye’nin gündemini sarsan Özlem cinayeti, sosyal medyada ve ana akım medyada büyük yankı uyandırdı. Özlem, 30 yaşındaki genç bir kadın, yaşadığı trajik olayla hayatını kaybederken, onun cinayetinde sorumluluğu bulunan eski sevgilisi O.S.'nin arka planda neler yaşandığı gün yüzüne çıkmaya başladı. Bu süreçte dikkat çeken bir detay, O.S.'nin cinayet sonrası 112 Acil Servisi arayıp yardım istemesi oldu. Ancak, bu durum mahkemede hafifletici sebep olarak kullanılmadı ve O.S. için öne çıkan suçlamalar tatmin edici bir şekilde değerlendirildi. İşte bu cinayet davasının karmaşık yapısı ve arka planda dönen olayların analizi…
Olay, Özlem’in yaşadığı evde gerçekleşti. O.S., Özlem ile olan ilişkisinin sona ermesinin ardından kıskançlık krizine girdi. İddialara göre, kavga sırasında gelişen olaylar sonucunda bir anda cinayete dönüşen bir duruma yol açtı. Özlem, O.S.'nin kendisine yönelik saldırılarını geri püskürtmeye çalışırken, yaşanan arbede sonucunda hayatını kaybetti. Olaydan sonra, O.S. panikleyerek hemen 112 Acil Servisini aradı. Aramada, 'Bana yardım edin, Özlem bayıldı' gibi ifadelere yer verdi. Ancak bu arama, özellikle olayın şiddet boyutu göz önüne alındığında, mahkemece hafifletici bir sebep olarak kabul edilmedi.
Mahkemede, O.S.'nin cinayet öncesi ve sonrasındaki tutumu, Özlem’e olan tutumuna dair tüm deliller detaylı olarak incelendi. Katilin 112’yi araması, kamuoyunda bazı kişiler tarafından 'pişmanlık' olarak yorumlansa da, hâkim bu durumu duygusal bir tepki olarak değerlendirdi. Olay anında yaşananların boyutu ve Özlem’in yaşadığı korku ve acı göz önüne alındığında, bu tepkinin 'anlık bir panik' olduğu vurgulandığı için hafifletici sebep olmaktan çok uzak olduğu ortaya konuldu.
Olayın duyulmasının ardından, sosyal medya ve çeşitli platformlarda katil O.S.'ye karşı büyük bir tepki oluştu. 'Kadına şiddete hayır' sloganları ile bir araya gelen topluluklar, mahkeme sürecini yakından takip ettiklerini ve adaletin yerini bulması için mücadele edeceklerini belirtti. Özellikle kadın örgütleri, Özlem’in ölümünün bir daha asla yaşanmaması için sosyal sorumluluk projeleri başlatıldı. Hem toplumsal hem de hukuksal çerçevede, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve faillerinin gerekli ceza ile karşılaştırılmasını talep ettiler.
O.S.'nin davası, toplumda kadına karşı işlenen suçların ne denli ciddiyetle ele alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Mahkeme süreci sırasında mütalaalar ve ifadeler dikkatlice incelenirken, Özlem’in ailesi de adalet arayışını sosyal medya üzerinden sürdürdü. Özlem’in ailesi, toplumsal bir davanın parçası olarak bu cinayetin ardındaki gerçekleri anlamak adına mücadele etmeye kararlı olduklarını ifade ettiler.
Bu cinayet, sadece Özlem için değil, birçok kadın için tehlikenin ne denli yakın olduğunu göstermektedir. O.S.'nin duruşması, kadına yönelik şiddetin ciddiyetinin anlaşılması, hukukun bu alanda daha etkin bir şekilde işletilebilmesi için bir dönüm noktası olabilir. Özlem’in anısı, kaybedilen hayatlar yüzünden toplumsal bir uyanışı tetikleyebilir. Unutulmamalıdır ki, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, sadece bir mücadele değil, aynı zamanda tüm insanların yaşamının kalitesini artıracak bir insanlık meselesidir.
Cinayet davasının hukuki süreçleri devam ederken, toplum bu durumu sorgulamakta ve gelecekteki benzer olayların önüne geçebilmek adına daha fazla farkındalık yaratma çabalarını sürdürmektedir. Özlem’in hayatı, halkın ve sivil toplumun bu konudaki çabalarının ne denli gerekli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Özlem’in maalesef sona eren hayatı, tüm kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi adına bir sembol olmalıdır.
Sonuç itibarıyla, Özlem’in katilinin, cinayet sonrası 112’yi araması bir hatayla anlık bir panik olabilir. Ancak bu durum, faillerin gerek cezai düzenlemelerde gerekse sosyal normlarda yaklaşımların değiştirilmesi konusunda tetikleyici bir sonuç doğurmalıdır. Toplum olarak kadınları korumak ve onların güvenliğini sağlamak adına daha kapsamlı adımlar atma zorunluluğunun altı çizilmelidir.