Son dönemde Türkiye’de artan kadın cinayetleri ve cinsel saldırı vakaları, toplumsal bir yara haline geldi. Her gün yeni bir kadın cinayeti haberiyle uyanan toplum, bu acı gerçeklere karşı nasıl bir tavır alması gerektiğini sorguluyor. Birçok kadın, yaşadıkları travmalarla mücadele etmekte ve yaşamak istedikleri hayatları hayal etmektedir. İşte bu çerçevede, genç bir kadın olan Sena'nın cesurca yaptığı açıklamalar dikkatleri üzerine çekti. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyen Sena, yaşadığı cinsel saldırının ardından topluma önemli bir mesaj iletmek istiyor.
Sena, 25 yaşında, hayat dolu bir genç kadın. Gerek eğitim hayatı gerekse sosyal yaşamıyla etrafındaki herkese pozitif bir enerji yaymakta. Ancak, bir gün yaşadığı bir olay onun hayatını kararttı. Cinsel saldırıya uğrayan Sena, bu olayın ardından yalnızca fiziksel değil, ruhsal olarak da büyük bir travma yaşadı. Kendine gelmek ve bu durumu geride bırakmak isteyen Sena, olayın ardından yaşadığı duygusal çöküntüyü, yaptığı açıklamalarla topluma yansıtmaya karar verdi.
Sena'nın yaşadığı olayı yalnızca kendisi için değil, diğer kadınlar için de bir öğrenme fırsatı olarak görmekte. "Kadın cinayeti" teriminin yalnızca ölümle sonlanmaması gerektiğini vurgulayan Sena, cinsel saldırı ve şiddet gibi olguların tüm toplumu derinden etkileyen bir mesele olduğunu belirtiyor. "Bu terimlerin her biri, yalnızca bir kadının ruhunu sarmalayan karanlık bir algı yaratıyor. Benim başıma gelenler de bir cinayet kadar yıkıcı, fakat benim hayatta kalma mücadelem daha önemli." diyerek tüm kadınların sesi olmak istediğini ifade etti.
Sena, yaşadığı olayın etkisinin hayatında ne denli büyük olduğunu anlatırken, diğer kadınlara seslenmeyi de ihmal etmiyor. "Kendi hikayelerimizi paylaşmalıyız. Korkmadan, çekinmeden yaşadıklarımızı anlatmalıyız. Çünkü ancak bu şekilde daha güçlü olabiliriz." diyen Sena, travma sonrası iyileşme sürecini ve dayanışmanın önemini vurguluyor. Toplumun sessizliğini bozan bu tür cesur çıkışların, kadınların yaşadığı sorunların görünür olmasına ve bu sorunlara karşı bir mücadele zeminine dönüşmesine katkı sağlayacağına inanıyor.
Ayrıca, hayatın herhangi bir aşamasında cinsel saldırıya uğramış veya şiddet mağduru olmuş kadınların bu tür durumları açıkça ifade etmesi gerektiğini belirtiyor. "Bir sonuç almak için sesimizi duyurmalıyız" diye ekliyor. Bu bağlamda, Sena, sosyal medya üzerinden başlattığı kampanya ile hem kendinin hem de diğer kadınların hikâyelerini paylaşmalarını teşvik etmektedir. Bu destekleyici platform, saldırıya uğramış kadınların yalnız olmadığını hissetmelerini ve belki de kendi seslerini bulmalarını sağlamayı amaçlıyor.
Dünya genelinde artan bu tür olaylar, kadınların güvenliğini tehdit ederken, toplumu da derin bir çatışma haline sokmakta. Sena'nın çığlığı, yalnızca bir birey olarak yaşadığı acıları paylaşmakla kalmayıp, aynı zamanda herkesin dikkatini çektiği genel bir soruna da parmak basmakta. "Kadın cinayeti" ve "cinsel saldırı" terimlerinin ardında yatan gerçek acılar, görünür kılınmalı ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik adımlar atılmalıdır. Bu mücadele, sadece kadınların değil, bütün bir toplumun sorumluluğudur.
Sonuç olarak, Sena'nın yaşadığı olay ve onun sonrasında attığı adımlar, kadınların kendilerini ifade etmeleri gereken önemli bir dönüm noktası yaratmaktadır. Herkesin duyduğu ve içselleştirdiği bu mücadelede, toplumsal farkındalık sağlamak ve değişim taleplerini yükseltmek hayati bir önem taşımaktadır. Sena'nın cesareti, diğer kadınlara umut vermekte ve bu mücadelede yalnız olmadıklarını göstermektedir.
Genç kadının bu cesur duruşu, sadece kendi hikayesini değil, pek çok kadının hikayesini de temsil etmekte. "Kadın cinayeti" ya da "cinsel şiddet" gibi kavramlarla anılmak yerine, hayatta kalmanın ve mücadele etmenin önemini vurgulamak adına sesini duyurmakta. Sena'nın çığlığı, tüm kadınların bir araya gelerek, sesini yükseltmelerinin gerekliliğini simgeliyor. Kendi hikayesinin ardında yatan acıları ve kahramanlıklarıyla, topluma ilham vermeye devam edecek.