Son yıllarda iklim değişikliği etkileri yavaş yavaş hissedilse de, 2023 yılı itibarıyla ülkede yaşanan kuraklık, tam anlamıyla alarm zillerini çaldırdı. Kış aylarının kurak geçmesiyle birlikte, son 65 yılın en düşük yağış seviyeleri kaydedildi. Özellikle barajların su seviyeleri, beklenenin çok altında kalmaya başladı. Bu durum, hem tarım sektörünü hem de su ihtiyacını doğrudan etkiliyor. Yetkililer, bir barajın daha kuruma noktasına geldiğini duyurdu. Bu durum, sadece su kıtlığını değil, aynı zamanda gıda üretiminde de ciddi sorunları beraberinde getirebilir.
Uzmanlar, iklim değişikliğinin yanı sıra aşırı su tüketimi ve kötü yönetim uygulamalarını da kuraklığın temel sebepleri arasında gösteriyor. Tarım alanındaki gereksiz su tüketimi, içme suyu ihtiyacını tehlikeye atarken, sanayinin su kullanımı da dikkat çekici bir biçimde artıyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan aşırı sıcaklar ve yetersiz yağışlar, yer altı su kaynaklarının da azalmasına neden oldu. Sonuç olarak, yıllardır sürdürülen su yönetimi politikalarının gözden geçirilmesi gerektiği ortaya çıktı.
Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yayımlanan verilere göre, birçok ana barajın doluluk oranı kritik seviyelere geriledi. Talabın sürekli arttığı bu dönemde, özellikle yaz ayları geldiğinde su kaynaklarının nasıl yönetileceği büyük bir tartışma konusu hâline geldi. Yetkililer, sürdürülebilir su yönetimi için tasarruf önlemlerini artırmayı ve alternatif su kaynaklarına yönelmeyi öneriyor. Su hasadı ve yağmur suyu toplama sistemleri gibi uygulamaların yaygınlaştırılması, su kaynaklarının korunmasına büyük katkı sağlayabilir.
Baraj seviyelerindeki düşüş, enerji üretimini de olumsuz etkiliyor. Hidroelektrik santrallerin enerji üretim kapasiteleri, su seviyelerinin düşmesiyle birlikte azalıyor. Bu durum ise, enerji fiyatlarını artırma tehdidi oluşturuyor. Uzmanlar, alternatif enerji kaynaklarına yönelinmesini ve yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlandırılmasını tavsiye ediyor. Su ve enerji kaynaklarının verimli bir şekilde yönetilmesi, toplumun geleceği açısından kritik bir öneme sahip.
Sonuç olarak, ülkemiz son 65 yılın en kurak dönemini yaşıyor ve bu durumda alınacak önlemler hayati önem taşıyor. Tüm bu gelişmeler ışığında hem devletin hem de bireylerin su kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanmaları, gelecekte yaşanabilecek kuraklık deneyimlerini en aza indirmek adına büyük bir adım olacaktır. Türkiye'nin su yönetimi politikalarının sürdürülebilir hale getirilmesi, herkesin ortak sorumluluğu olmalı.